Genel

Yaşar Üniversitesi akademisyenlerinden deprem hazırlığı çağrısı

YAŞAR ÜNİVERSİTESİ İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYELERİ, BÜYÜK YIKIMLARA VE CAN KAYBINA NEDEN OLAN 17 AĞUSTOS 1999 GÖLCÜK DEPREMİ’NİN 22. YIL DÖNÜMÜNDE BİR BİLDİRİ YAYINLADI

Yaşar Üniversitesi akademisyenlerinden deprem hazırlığı çağrısı

Yaşar Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyeleri, büyük yıkımlara ve can kaybına neden olan 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi’nin 22. yıl dönümünde bir bildiri yayınlayarak depremin etkilerini azaltmak için yapılacak çalışmalara katkıda bulunmaya hazır olduklarını belirtti. Akademisyenler, “Artık depremin ne zaman, nerede ve hangi büyüklükte olacağı sorularını bir tarafa bırakıp söz konusu doğal afetin meydana geleceği gerçeğiyle yapılacak çalışmalara odaklanmanın en rasyonel davranış olacağını düşünüyoruz” açıklamasında bulundu.

Kocaeli Gölcük’te, 17 Ağustos 1999’da meydana gelen ve tüm Marmara Bölgesi’nde, İzmir’den Ankara’ya geniş bir alanda hissedilen 7.5 büyüklüğündeki Gölcük Depreminin üzerinden 22 yıl geçti. Büyük yıkımlara ve can kaybına neden olan depremin yıl dönümünde, Türkiye’nin deprem gerçeğiyle ilgili hatırlatma ve önerilerde bulunan Yaşar Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyeleri, geçen 20 yılı aşkın süre içinde deprem etkilerinin azaltılması için çok çeşitli çalışmalar yapıldığını; ancak Türkiye gibi dinamik ve hızla gelişen bir ülkede bu konuda yapılanların çok yeterli olduğunu söylemenin mümkün olmadığını kaydetti. Yaşarlı akademisyenler, depremle ilgili önlemlerin artırılması gerektiğini vurgulayarak, “Topraklarının yüzde 80’ninden, nüfusunun yüzde 90’ından ve sanayisinin yüzde 75’inden fazlasının yüksek deprem tehlikesi altında olan Türkiye’de deprem, en önemli afet kaynağı olarak karşımıza çıkmakta. Bu durum, ülkemizde geçmişte meydana gelen depremler sonrasında görülmüştür. 17 Ağustos 1999 tarihinde yaşadığımız ülke tarihinin en büyük doğal afetlerinden biri olan Kocaeli Depremi’nin oluşturduğu can ve mal kaybının boyutu, tüm halkımız tarafından bilinen bir gerçek. O tarih, Türkiye için bir milat olmuş ve deprem gerçeği giderek toplumun her düzeyinde konuşulmaya ve tartışılmaya başlanmıştır” açıklamasında bulundu.

“Özellikle son yıllarda artan yüksek maliyetli inşaat yatırımları düşünüldüğünde, deprem sonrası meydana gelebilecek hasarın ekonomik etkisinin de çok büyük olacağı açık” diyen akademisyenler, “Artık depremin ne zaman, nerede ve hangi büyüklükte olacağı sorularını bir tarafa bırakıp söz konusu doğal afetin meydana geleceği gerçeğine karşı yapılacak çalışmalara odaklanmanın, en rasyonel davranış olacağını düşünmekteyiz” dedi.

İzmir ve deprem gerçeği

Geçmişte İzmir’de deprem ile ilgili yapılan çalışmaları da hatırlatan öğretim üyeleri, “Ülkemizin deprem tehlikesi en yüksek illerinde biri olan İzmir, Türkiye’de bir ilke imza atarak ’Kentsel Deprem Master Planı’ çalışmasını gerçekleştirmiştir; ancak 1998 tarihinde yapılan söz konusu çalışmanın artık bir geçerliliği yoktur. Geçen süre içinde İzmir’in gerek yapı stoku gerek nüfus gerekse alt yapı olarak çok değiştiği bilinen bir gerçektir. Özellikle 30 Ekim 2020’deki depremin İzmir şehir merkezinden 70 – 80 kilometre uzaklıkta olmasına rağmen oluşan hasar düşünüldüğünde şehir merkezini etkilemesi beklenen depremin meydana gelmesi durumunda yaşanacak hasar ve diğer etkilerin oldukça büyük olacağı açıktır” açıklamasını yaptı.

Akademisyenler, İzmir’de depremin olası etkilerinin belirlenmesi ve azaltılması için yapılması gerekenleri ise şu şekilde sıraladı:

“İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırlarını kapsayan bölge için deprem master planın güncellenmesi gerekli. Bu çalışma için Büyükşehir Belediyesi, İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, İzmir’de ve ülkemizde benzer konularda uzman diğer üniversiteler ve ilgili diğer kurumlardan temsilcilerden oluşan bir teknik heyet oluşturulmadır. İzmir genelinde yeni yapılacak binalarda deprem güvenliğine karşı alınacak özel ve teknolojik uygulamaların (deprem yalıtımı, sönümleyici, vb.) özendirilmesi için gerekli teknik ve mevzuat alt yapısının hazırlanması gereklidir. İzmir’de bulunan özel/resmi hastane ile eğitim kurumlarının deprem güvenliğinin belirlenmesi ve riskin azaltılması için gerekli önlemlerin belirlenmelidir. İzmir’deki organize sanayi bölgelerindeki tesislerin deprem güvenliğinin belirlenmesi ve olası can, ekonomik ve iş gücü kabının azaltılması için gerekli önlemler belirlenmelidir.”

“Ülkemizin büyükşehirlerini ve İzmir şehir merkezini büyük bir deprem beklemektedir ve bu kaçınılmaz bir gerçek. Bu nokta düşünülmesi gereken deprem sonrası nasıl bir ortamda yaşamak zorunda kalacağımız” diyen akademisyenler, şunları dile getirdi:

“Geçmiş depremler göstermiştir ki yaşanan kayıpların yanı sıra hayatta kalanlar oldukça büyük bir ekonomik yük ve sorunlu bir çevre ile karşı karşıya kalmıştır. Oluşacak sorunun boyutu, bugünden alınacak önlemlere doğrudan bağlı; ancak unutulmamalıdır ki bu gibi önlemler uzun vadeli ve belirli bir strateji içinde geliştirilmesi gereken aksiyonlardır. Son olarak, belirtilmesi gereken en önemli nokta, deprem gibi doğal afetlere karşı insanların algısı değiştirmek için yapılacakların başında söz konusu çalışmaları bir devlet/yerel yönetim politikası haline getirmek ve uzun vadeye yaymaktır.”

Yaşarlı akademisyenler, deprem gibi büyük bir afetin oluşturacağı etkileri azaltmak amacıyla yapılacak tüm çalışmalara Yaşar Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü olarak tüm birikim ve tecrübeleriyle katkıda bulunmaya hazır olduklarını da vurguladı.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL