Genel Köşe Yazıları

Yeni gazetecilik: Kopyala-Yapıştır

Yazar: BAHRİ KARATAŞ

Yeni gazetecilik: Kopyala-Yapıştır

İzmir Adliyesi’nin koridorlarında, yıllarca toz yuttum. Aradan geçen 31 yılda hukuk konusunda neredeyse bir hakim, savcı ve avukat kadar bilgi sahibi oldum.

Yeni nesil bilmez; Bayraklı’ya taşınmadan önce Adliye binası bugünkü Konak Yeni Karamürsel mağazası üstündeki 2 ayrı bloktaydı. Bu blokların biri Ağır Ceza, Asliye Ceza ve Savcılıklar, diğeri ise Bölge İdare, İcra ve Asliye Hukuk (boşanma, velayet, nafaka ve tazminat davalarına) bakan mahkemeler) işlerine bakıyordu.

Her iki blok arasında haber bulmak için mekik dokurduk. Amaç, diğer gazetelerin muhabirlerine haber atlatmaktı. Eskiden teknoloji bu kadar gelişmiş değildi. Muhabir, bir haber atladığını ancak ertesi sabah gazeteyi eline alınca görürdü. Şimdi ise teknoloji sayesinde saniyeler içerisinde, yaptığınız özel haber milyonlarca kişi görüyor. Hem de ne görmek… Diğer gazetenin muhabirleri aynı haberi alıp, sanki kendileri yazmış gibi kopyala-yapıştır yöntemiyle noktasını, virgülünü değiştirmeden, sadece haberin başına kendi ad ve soyadını yazıp, gazetelerine servis ediyorlar. Nerede kaldı emeğe saygı?

Bilgi ve haber hırsızlığıyla yıllarca mücadele ettim. Üst yöneticilerle bu konuda defalarca tartıştım. Fakat bu yöntemi belirleyenler de üst mevkilerde yer aldığı için meslektaşlarıyla kötü olmamak adına hep “Boş ver, uğraşmaya değmez” denildi.

Asıl, emek sarfetmeden o haberi çalıp servis eden ve ertesi gün gazetesinde çıkan haberi kendi yapmış gibi Adliye koridorlarında kasılan “haber hırsızı” arkadaş, gece yastığa başını koyup rahat rahat uyuyabiliyor mu? O ay aldığın maaşla evine götürdüğün gıda ve diğer yiyeceklerin çocukların boğazından geçmesine nasıl seyirci kalıyorsun?

Adliye’de bir özel haber bulup yazdım. Haberimde mağdurun da, şüphelinin adı yerine rumuz kullandım ve bu şekilde servis ettim. Bizde haber girmedi ama abonemiz olan diğer gazeteler haberi kendi sistemlerine düşünce gördü. Haberi alan abonelerimizden ulusal bir gazetenin muhabiri, habere hiçbir katkı koymadan–pardon, kendi imzasını koymuştu- benim özel haberimi, kendi gazetelerinde ve kendi muhabirlerinin imzasıyla, tam sayfa manşet olarak yayınlamıştı. Emek sarf etmedi diyemem. Çünkü kendi imzasını atmış, orada emek sarf etmiş. Ertesi gün bu emek hırsızı muhabir arkadaşımı telefonla aradım. Neden bunu yaptığını sordum, “Haberi benden de istediler; ben de senin haberine imzamı atıp servis ettim” diye pişkin bir şekilde yanıt verdi. Şu soruları da ona sordum, “Mağdurun ve şüphelinin açık adı ne, dava nerede görülüyor” diye. Bu sorularıma bir yanıt veremedi çünkü elinde hiçbir belge ve bilgi yoktu.

Şimdiki dönemde, bu tür hazır haber yapan çok muhabir var. Hiçbir emek sarf etmeden, aynı haberi “kopyala yapıştır” yöntemiyle kullanan çok gazeteci var. Bu tür kişiler günden güne çoğalıyor. Bu şekilde ay sonunda gidip, bankamatikten gönül rahatlığıyla maaşını çekip, haram olup olmadığına bakmadan ailesiyle geçiniyor. Bu şekilde haber hırsızlığı yapan bir çok eski tanıdığım, aynı koridorda haber takip ettiğim gazeteci emekli bile oldu. Ama nasıl oldu? Emek hırsızlığı yaparak. Elbet bir gün bunun acısı çıkar.

NOT: Emek hırsızı olan kişilerin adlarını bilerek deşifre etmedim; nasıl olsa onlar kendilerini biliyor.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL