CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, İZTO’NUN NİSAN AYI OLAĞAN MECLİS TOPLANTISINA VİDEO KONFERANS İLE KATILDI.
İzmir Ticaret Odası (İZTO) Nisan ayı olağan meclis toplantısına video konferans ile katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “İstihdam sağlayacak ve turizmi 12 aya çıkaracak projelere pozitif bakıyoruz. Çeşme projesi ile ilgili Sayın Bakan, burayı betonlaştırmayacağının taahhüdünde bulunmuş arkadaşlarımıza. Eğer betonlaştırmayacaksa, çevreyi koruyan bir yapılaşma olacaksa burada herhangi bir tereddüdümüz yok” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İZTO’nun Nisan ayı olağan meclis toplantısına video konferans ile katıldı. Toplantıya İZTO meclis üyelerinin yanı sıra İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel ve CHP İzmir Milletvekilleri de katılım gösterdi. Toplantıda İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener’in konuşmalarını dinleyen ve onun aktardığı meclis üyeleri sorularına yanıt veren Kılıçdaroğlu, “Ege Turizm Merkezi-Çeşme Projesi’ne destek verecek misiniz?” sorusuna, “Elbette, eğer bu proje İzmir halkı tarafından benimsenirse, beğenilirse, bir beton ormanına dönüşmez ve büyük ölçüde korunursa elbette ülkeye döviz getirecek bir yatırıma negatif bakmayı düşünmüyoruz. Bütün mesele, yapılan işin Türkiye’nin saygınlığına, doğasına, kültürüne, tarihine koşut olsun. Yani eğer buraları beton ormanına döndürürseniz turist de gelmez, yaptığınız yatırım da boşuna yapılmış bir yatırım durumuna gelir” cevabı verdi. Daha sonra, toplantıyı CHP Genel Başkan Yardımcıları Ahmet Akın ve Faik Öztrak ile izlediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, “Ahmet Akın arkadaşım, Çeşme projesi ile ilgili şimdi bir not verdi. Bu toplantıyı Faik Öztrak ve Ahmet Akın ile izliyoruz. İstihdam sağlayacak ve turizmi 12 aya çıkaracak projelere pozitif bakıyoruz. Çeşme projesi ile ilgili Sayın Bakan, burayı betonlaştırmayacağının taahhüdünde bulunmuş arkadaşlarımıza. Eğer betonlaştırmayacaksa, çevreyi koruyan bir yapılaşma olacaksa burada herhangi bir tereddüdümüz yok” sözlerine yer verdi.
“Kınıyoruz ama iğneyi kendimize de batırmak zorundayız”
Toplantıda, ABD Başkanı Biden’ın sözleri hakkında konuşan Kılıçdaroğlu, “Bir yüzyılı devirdik, ikinci yüzyılın eşiğindeyiz. Geçtiğimiz yüzyılda acılarımız, sevinçlerimiz oldu. Kıbrıs Barış Harekatı, depremler oldu, darbeler oldu, siyasi idamlar gerçekleşti. Önümüzdeki yüzyıla nasıl bakmalıyız? Devleti yönetme iddiasında olanların ilk hedef alacakları nokta önümüzdeki yüzyılı nasıl götüreceğiz olmalı. Dünya nereye gidecek ve biz nereye gideceğiz. Bu konuda üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz. Biden’ın açıklaması, önceden kamuoyuna duyuruldu. Amerika’daki medya bunu verdi. Daha sonra haberlerin doğruluğu anlaşıldı ve Biden açıklamayı yaptı. Burada önemli olan nokta şu; Biden neden bu açıklamayı yaptı ve bugüne kadar neden Amerikan başkanları böyle bir açıklama yapmadı. Türkiye’nin dış politikada geldiği noktayı her birimizin tek tek oturup sorgulaması lazım. Neden Dışişleri Bakanlığının bürokrasisi tamamen devre dışı bırakıldı? Neden eskiden büyükelçi olmak için Dışişleri Bakanlığında uzun çalışma gerekirdi ve neden şimdi sadece emekli milletvekilleri ya da bizim hiç kabul edemediğimiz dışişleri politikası konusunda yazısı dahi olmayanlar büyükelçi olarak atandı? Böyle bir tablo önümüze maalesef Biden’ın açıklamasını getiriyor. Evet hepimiz kınıyoruz ama iğneyi kendimize de batırmak zorundayız” ifadelerini kullandı.
“Girişimcilik ve inovasyonu büyütmenin yolu eğitimden geçiyor”
Pandemi süreci başladığında nelerin yapılması gerektiğini açıkladıklarını ama bunların büyük kısmının gerçekleşmediğini söyleyen CHP lideri, şöyle konuştu: “Eğitim konusuna vurgu yaptınız. Evet eğitim çok önemli ama merak ediyorum; 4+4+4 sistemi Türkiye’ye geldiğinde CHP dışında sesini yükselten olmadı ve o bugünkü tabloyu gündeme getirdi. Kalkınma programlarında olmayan, Bakanlar Kurulunda görüşülmeyen, eğitim şuralarında görüşülmeyen, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanmayan ve eğitimin bileşenlerinin hiç görmediği bir yasal düzenleme 21. yüzyılın Türkiye’sinde nasıl yasallaştı? Hepimizin bunu oturup sorgulaması lazım. ‘Nitelikli eleman bulamıyoruz’ deniyor. Zaten nitelikli eleman zaten bulamayacaksınız. Bulabilmeniz için eğitimin kaliteli olması lazım. Kayseri’de bir grup iş insanı ile toplantı yaptık. Bir sanayici, bilgisayar mühendisliği için gazeteye ilan verdiklerini, 25 kişinin geldiğini, içlerinden biri için ‘kısmen yapabilir’ diye karar aldıklarını ve onu da ustabaşıya götürüp ‘al bu kişiyi eğit’ dediklerini söyledi. Her üniversiteden mezun olan, gerçekten o işi bilen biri midir sorgulamak lazım. Bu sorunlar size de yansıyacak. Girişimcilik ve inovasyonu büyütmenin yolu eğitimden geçiyor.”
“Turizmin dibine kibrit suyu döküldü”
Kapanma sürecini de değerlendiren Kemal Kılıçdaroğlu, “Kapanmanın önceden olması lazımdı fakat olmadı. Salonlar dolduruldu ve bugünkü tablo ile karşılaştık. Şimdi turist gelmiyor. Turizm, 54 sektöre katkı veren alan ama kendi evimizde turizmin dibine kibrit suyu döküldü. Umarım bu kapanma süreci içinde bu sorunlar aşılmış olur. ‘Üstümüze düşeni tam yapmamız gerekir’ diye bir temennide bulunuldu ama ben adım gibi eminim; sizler de vatandaş da üstüne düşeni yapıyor. Üstüne düşeni yapmayan siyaset kurumudur. Bizler üstümüze düşeni yapıyoruz. Burada ciddi bir sorunumuz var” diye konuştu.
“SGK, bütçenin en büyük kara deliği”
Konuşmasında Özgener’in açıklamalarına atıfta bulunan Kılıçdaroğlu, “‘Üretim yeterince istihdam oluşturmuyor’ diye bir düşünceniz var. Üretimi öncelemezseniz ve istihdama dönük politika ile üretim desteklenmezse istihdam oluşturulamaz. Kayıt dışına yönelen var, doğru. Genç üniversite mezunu işsiz gençlerle konuşuyorum. Kendilerine kayıt dışı teklifi yapıldığını anlatıyorlar. Sosyal güvenlik primlerinin yüksek olduğunu söylediniz. Sosyal güvenlik sisteminin ne kadar açık verdiğini kaç iş insanı biliyor? SGK, bütçenin en büyük kara deliği. Emeklilik yaşı 65 oldu. Aylık bağlama oranı düşürüldü. Prim ödeme gün sayısı artırıldı. Peki nasıl oluyor da, hangi gerekçeyle sosyal güvenlik sistemi bütçenin en büyük kara deliğine düştü? İş dünyasının bunun için özel çalışma yapmasını isterim. Sosyal güvenlik primleri yüksek. Biz de farkındayız ama giderek artan bir açıkla karşı karşıyayız. Büyüyen ekonomide yeni sorunlar yaşanabilir ve ‘siyaset kurumu ile iş dünyasının el birliği ile çabalaması lazım’ sözünde doğrusunuz. Ekonomide de sorunlar çıkar ama bunların aşmanın yolu planlamadır. Devlet Planlama Teşkilatı hangi gerekçe ile kapatıldı? Önümüzdeki 5 yılı mı yoksa 100 yılı mı planlayacağız?” dedi.
“Dünyanın en pahalı enerjisini alacaksınız”
Kredi maliyetlerinin düşürülmesi talebi olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Şöyle bir sorunla önümüzdeki süreç içerisinde karşılaşacaksınız. Akkuyu Nükleer Santrali faaliyete geçtiği zaman elektriği KW olarak 12.5 cente alacaksınız. KDV hariç. Dünyanın en pahalı enerjisini alacaksınız. Paris Anlaşması’nı imzalamadık. Bu anlaşma yürürlüğe girdiği takdirde üreticiler ve ihracatçılar Avrupa Birliğine ürün satarken ek vergi ödemek zorunda kalacak. Niçin zorundayız? Bu bizim rekabet gücümüzü düşürür. İktidar bunları yaparken kaç kişi itiraz etti? ‘Bu yanlıştır. Bu kadar pahalı enerji ile rekabet edemeyiz, Paris Sözleşmesi’ni imzalamak zorundayız, aksi halde Avrupa Birliğine mal ihracat ederken yüzde 2 vergi ödemek zorunda kalacağım’ denmedi. Siz nasıl rekabet edeceksiniz, ülkenize nasıl döviz getireceksiniz?”
“Sicil affının çıkması lazım”
Devletin pandemi döneminde özellikle hibe desteği vermesi gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Salı günü turizm sektörüne başka ülkelerin ne kadar hibe desteği verdiğini açıklandı. Sayın Bakana çağrıda bulunup ‘Turizmcileri çağırın ve konuşun’ demiştim. Konuşuldu, kısa çalışma ödeneği uzatıldı. Bu konuda Sayın Erdoğan’a teşekkür ettim. Sicil affının çıkması lazım. Pandemi başladığından bu yana talep geliyor ama iktidarın niyeti yok.” Kılıçdaroğlu, toplantıda gündeme getirilen kentsel dönüşüm konusuna ilişkin de, “Kentsel dönüşümün eskiyi yıkıp yenisi yapmak değil kentin yaşanabilir olmasını sağlamamız gerekiyor. Kentin yaşanabilir olması lazım. Belediye başkanlarımızın çok güzel çalışmaları var. Kentin yeşil, sosyal donatı alanlarının olması temel hedeflerimizden biridir” yorumunda bulundu.
İzmir trafiği
“Sigorta komisyon oranlarının düşürüldüğünü ve sigorta komisyoncularının gelir elde edemeyecek noktaya geldiklerini söylediniz” diyen Kılıçdaroğlu, “Milletvekillerimiz tarafından defalarca gündeme getirildi bu konu ama beklediğimiz sonucu alamadık. Bu konuda sağlıklı ve planlı çalışmaların yapılması gerekiyor. Tıbbi cihaz grubunun sorunların biliyorum. Devlet, hastaneler alıyor ama paraları ödemiyorlar. Sonra devlet elinde sopası ile ‘alacağını indir, öyle ödeyeceğim’ diyor. Bunu de defalarca dile getirdik ve getirmeye devam edeceğiz” sözlerine yer verdi. Kılıçdaroğlu, İzmir trafiği ile ilgili soruya da, “Doğru, İzmir trafiği çok yoğun. Oralarda çözüm üretmek gerekiyor. Yer altına girip belki otopark yapmak gerekiyor” dedi.
Harçlar sorusuna yanıt
“Dijital konuda özel sektör epey yol aldı ama yerel yönetimler dijital yapılanma konusunda yeteri kadar başarılı olamadılar diye” bir sorusuna yanıt veren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: “Evet doğrudur. Belediyelerin en temel sorunu, nitelikli eleman olmaması. Özellikle küçük belediyelerde nitelikli eleman yok. Belediyelerde kariyer sistemine uygun bir yapılanması olursa, politik kaygılardan uzak, belediye başkanları değişebilir ama o bürokratik yapı bu süreci götürebilir. Böylece yeni gelen belediye başkanına da sağlıklı bir süreç devredilmiş olur. ‘Belediyelerin aldıkları harçlar çok yüksek, belediyeden belediyeye fark var, bazen fark 20 katına çıkıyor’ denmiş. Harçlar konusunda bildiğim kadarıyla Sayın Tunç Soyer, belediye başkanlarımıza bir yazı gönderdi belli standardı sağlamak açısından. Belediyelerin yasalara göre verilmesi gereken kaynaklarının tamamı verilmiyor. Merkezden kesiliyor. Bazen yüzde 20’si, bazen yüzde 30’u, bazen yüzde 50’si kesiliyor. Belediye başkanlarımız dolayısıyla yapmaları gereken yatırımı yeteri kadar yapamıyor. Yerel kaynaklara başvuruyorlar, harçlar bunlardan biri. Belediye meclisleri harçların tutarı konusunda karar verir. Dolayısıyla eğer uyumlaşma olursa bundan mutlu oluruz.”
“4 aşamalı strateji”
“Türkiye, 4 aşamalı bir stratejiyi hayata geçirmediği sürece belini doğrultamaz” diyen CHP lideri, “Birincisi, gerçek anlamda Avrupa Birliğinin öngördüğü bütün demokratik kuralları ülkemize getirmek zorundayız. Bütün dünya, özellikle İslam dünyası, özellikle az gelişmiş ülkeler; bir Müslüman ülke olarak Türkiye’nin kendi ülkesinde demokrasinin bütün koşullarını hayata geçirdiğini bilmeli ve biz bunu anlatmalıyız. Bu aynı zamanda can ve mal güvenliği, yabancı sermayenin yatırım yapması, hukukun üstünlüğü, hak aramanın güvence altına alınması, insanların düşüncelerini özgürce ifade etmeleri demektir. Demokrasi ve hukukunun üstünlüğü, yargı bağımsızlığını sağladığımız zaman, önemli bir adımı hayata geçirmiş oluyoruz” dedi. Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye Büyük Millet Meclisini açtık, 101. yıldayız. TBMM, Mustafa Kemal Atatürk’e Milli Kurtuluş Savaşı’nda Başkomutanlık yetkisini 3 ay süre ile vermiştir. ‘Yetki bende’ demiştir. O kadar güçlü bir parlamento. Şimdi aynı parlamentoda vesayet var. El kaldırıp indiriyor milletvekilleri. Emin olun, yüzde 80’i neden el kaldırıp indirdiğini bilmiyor. Böyle parlamento olmaz. İradenin özgür olması lazım. Demokrasinin olmazsa olması, vesayet sisteminin yasama, yürütme, yargı üzerinde kalkması gerekiyor. İkinci olmazımız; Türkiye’nin ekonomi politikasını yeniden şekillendirmesi gerekiyor. Sihirli kelime, ‘üreten Türkiye’. Neyi üreteceğimizi bilmemiz lazım. Eğer katma değeri yüksek ürün üretmeye odaklanmadıysanız, başka ülkelerin ürettiği ürünleri tüketen ülke olursunuz. Katma değeri yüksek ürünü, üniversiteler özerkse üreteceğiz. Üniversitelerin bilimsel özerkliği olacak, her türlü düşünce tartışılabilecek. Akademik dünyanın önündeki engelleri kaldıracak, onlara her türlü desteği vereceksiniz. Stratejin üçüncü ayağı; güçlü sosyal devlet inşa etmek zorundayız. Açların ve tokların bir arada olduğu ülkede huzur olmaz. Güçlü sosyal devletle herkesin huzur içinde yaşayabileceği bir yapıyı kurmak zorundayız. Dördüncüsü; sürdürülebilirliktir. Demokrasi sürekli gelişen bir kavramdır. Sürdürülebilir sağlamadaki sihirli anahtar, devlette liyakattir. Devlerin hafızasını bürokrasi tutar. Türkiye’nin sağlıklı yönetilmesi lazım.”
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)