COVİD İLE BURUN BURUNA KALAN DOKTORLARDAN İÇ HASTALIKLARI UZMANI DR. CÜNEYT HAYRETDAĞ, KORONA VİRÜSLÜ HASTA TEDAVİ ETMESİNE RAĞMEN NASIL HASTALIĞA YAKALANMADIĞINI ANLATTI VE HERKESİ ÖNLEMLERE UYMA KONUSUNDA UYARDI.
Türkiye’de 10 ay önce ilk defa görülen ve tüm dünyayı bir senedir etkisi altına alan korona virüs (Covid-19) salgını korku yaymaya devam ederken en riskli grupta yer alan doktorlar da kendilerini korumak için üstün bir çaba sarf ediyor. Covid-19 ile burun buruna kalan doktorlardan İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Cüneyt Hayretdağ, korona virüslü hasta tedavi etmesine rağmen nasıl hastalığa yakalanmadığını anlattı ve herkesi önlemlere uyma konusunda uyardı.
Pandemi döneminde hastalarının mağdur olmaması için tedavilere devam ettiklerini ve bu dönemde Covid-19’a yakalanmamak için kendi kliniklerinde aldıkları önlemleri anlatan Dr. Hayretdağ, “Neredeyse bir yıldır Türkiye pandemiyle yaşıyor. Biz de bu dönemde klinik olarak gerek ofiste, gerek hastanede, gerek servislerde bazı hastalarımızı evde, bazı hastalarımızı da ne yazık ki yoğun bakımda CPAP desteği ya da entübe olarak takip ettik. Bu dönemde ofisin hastalarının çok büyük bir kısmı Covid-19 hastasıydı. Standart takip ettiğimiz diyabet, kalp yetmezliği, hipertansiyon hastaları sanki iyileşmiş gibi kliniğe çok gelmedi ve Covid-19 hastası ağırlıklı baktığımız bir yıl oldu. Bu kadar korona virüslü hasta baktıktan sonra semptomatik bir dönemimiz olmadığı için ’Acaba asemptomatik Covid-19 geçirmiş miyiz?’ diye düşünerek testlerimizi yaptık. Covid-19 geçirmemişim. Aşının da Türkiye’de bizlere yapılmasına 10-15 günlük bir süre kaldı. Bu aşamada asemptomatik dahi olsa hastalığı geçirmemem nedeniyle, bu kadar Covid-19’lu hasta bakıp niye geçirmediğimi anlatmak istedim” dedi.
Önlemleri anlattı
Bu kadar riskli bir çalışma alanında olmasına rağmen nasıl Covid-19’a yakalanmadığını anlatan Dr. Hayretdağ, “Mutlaka hepimiz maskelerimizi taktık. El hijyenine dikkat ettik. Zaten hasta muayenesi ve sonrasında sabunla el yıkama alışkanlığım vardır. Onu standart olarak yaptık. İki saatte bir ofiste yardımcı personel de dahil herkes maskeleri değiştirdi. Hastaları maskesiz ofise almadık. Hasta yakınlarını olabildiğince ofise almadık. Hastaların maskelerini açmaması için ikramlık dağıtmadık. Personelin yemek yemesi sadece ona ayrılmış bölümde oldu. Kesinlikle koridorlarda ya da hasta odalarında çay kahve yemek ve benzeri bir şeyi kesinlikle izin vermedik. Covid-19 şüphesi olan hastaları mutlaka diğer hastalardan izole ederek baktık. Kendim ofise çıkarken asansör kullanmama rağmen dolu asansöre hiç binmedim. Yukarı çıkarken solunum sayısı maskeyle daha da artıp az sayıda virüsü derin inspirasyonla boğazımıza ve akciğerlerimize solunum hava yollarımıza çekme şanssızlığımız olmasın diye özellikle yürüyerek indim ama çıkmadım. Asansörü aşağıya inerken hiç kullanmadım. Sadece ofiste değil hastanede ve evde de böyle davrandım. Bunun dışında hastaları muayene ederken EKG toplarından tutun stetoskoplarımıza kadar hasta muayene öncesinde ve sonrasında dezenfeksiyon yaptık. Alkol dışında dezenfektan hiç kullanmadık. Kimyasal maddelerin olduğu dezenfektanlardan sakındık. Çünkü birçok maddenin bulunduğu anti dezenfektanlarda kemik iliği toksisitesi ve karaciğer toksisitesinin yüksek olduğunu düşünüyoruz. Onun için sadece alkol ve sabun kullandık. Bu arada ulaşımda her zaman tek kişi arabayla seyahat ettim. Ofise gelirken de ofisten dönerken de hatta bazen ev hastalarına gittiğimizde hemşiremiz ayrı arabayla biz kendi arabamızla hastaya ulaştık. Arabayı bulaşın en etkili olduğu yerlerden biri olarak kabul ettik ve kendimizi sakınmaya çalıştık” diye konuştu.
Evde de izole yaşam
Ev yaşamında da ofiste olduğu gibi izole bir yaşantı sürdürdüğünü anlatan Dr. Hayretdağ, “Evde sabah kahvaltısını yaptıktan sonra tüm gün atıştırmalık gibi şeyleri dışarıda yemedim. Çünkü maskeyi çıkarmanın riskli olduğunu düşündüm. Ofisten eve geçtiğimizde özellikle eşim ve çocuğum, hatta köpeğimi banyodan uzaklaştırdım. Direkt banyoya geçtim. Bütün kıyafetlerimi hatta o gün giydiğim ceketi dahil havalandırmak değil yıkama yoluyla günlük olarak kullandım. Arkasından kimseyle temas etmeden direkt banyoda bol sabunla yıkandım. Dişlerimi hemen fırçaladım ve alkollü bir ağız çalkalama suyuyla da her akşam çalkaladım. Bunu dışında gıda takviyesi ve benzeri bir şey kullanmadım ama bu dönemde D vitaminim 17’lerde olduğu için cilt bütünlüğünü koruması amacıyla Devit 3’ü günde 5-10 damla arasında düzenli olarak kullandım. Gıda takviyesi kullanmadım. Özel kliniğimize gelen çoğu hastamızı zatürre döneminde gribal semptom ve bulaştırıcılık dönemini geçirmiş olabilir. Bu durum da bize hastalığın bulaşma olmamasının sebebi olabilir. Normalde sabah tıraş olma alışkanlığım olmasına rağmen bu dönemde mutlaka akşamları sakal tıraşı oldum. El sağlığına her zaman dikkat ederdim. Eldiven kullanmıyorum ve kullanılmasını da önermiyorum bu dönemde. Onun için el sağlığına dikkat ettim çizik, çatlak tırnak problemleri ve benzeri bir şey olmadan ellerimi bol sabunlu su ile yıkayarak bu dönemi geçirdim. Kendimizi sosyal olarak izole ettik. Sevdiğimiz eş, dost, arkadaş, akraba ziyaretlerimizi uzun yemek oturumlarını ne yazık ki yapamadık. Çok şükür ki bu dönemi Covid-19 olmadan kazasız belasız geçirdik. İnşallah aşıya kadar da Covid-19 olmam” ifadelerini kullandı.
Kendisinin Çin aşısı yaptıracağını da sözlerine ekleyen Dr. Hayretdağ, “Çin aşısını yaptıracağım. Aşıdan sonra da 15 gün daha Covid-19 olmazsam pandemi dönemini sorunsuz olarak geçirmiş olacağım” dedi.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)